çıkmışım İskenderpaşa’dan pis pis yürümeye bilinir ki iskenderpaşa’da gök turuncudur iskenderpaşa olmaksa amacım ben göğü mor çizerdim çünkü bilinir ki mor başlamamış aşk çocuklarının rengidir. doğadan insanlar görüyorum renk renk şehirden banklar gibi yaşlı hissediyorum iki ihtiyar oturmak keyfi bir kar gündüzünde ve gök tüm şehri oymakta genç hevesiyle.
üstümde atrahasis denen herifin sorumluluğu, kalbimin sağ çaprazında odyssey’in hasreti ve diğer çaprazına varmadan karşına aşkını kaybetmiş gılgamış hüznü çıkar ve ben ki sevmem böyle mistik adamları ve hayır ben okul okuyorum aramız sıcak olmasa da istanbul’la sert bakışıyoruz ve beni parasızlar cehennemine yolluyor. bir universität bahçesinde bile vardır bıyıklılar ve para-sızlar arasındaki kavga ve ben oturuyorum bu ara yol ağzında elimde elektronikten bir kağıt, şiir düşünme vakti gelmişti çoktan.
kuru havalarla ilişkim yoktur sevmez beni onlar ve herkes bilir ki benim nemle aramda şehvetli bir aşk saklıdır zira sıcak ilişkimizde bizim asla pis kokular duyulmaz ve belki de bu yüzdendir denize ve suya olan hasretli bakışlarım neden rüzgârın arkasından süzülür, hava söz dinlemez!, rüzgâr tahtına oturmaz!, ve kalbimin aşk sığdırılmış kocaman parçasına buzdan bir dikit saplanır.
damlarda bir çocuk uçuşmakta bir yazarın kulağında beethoven piyanosu yanından uzandığım işçinin kulağında ahmet kaya resitali bense istanbul’u dinliyorum, orhan gibi, ve gözlerim kapalı bakıyorum gökten seslere hayır benim gözlerim gibi dargın değil kulaklarım kapalı sesleri duymak üzerine doktora yapmış bir martı misali seksen boylarında genç uzaktan karları izliyor. ve ellerimde kardan kalem var benim kenti şiirlere boyarım bütün gece
tütünden mırıltılar kaplamış gökyüzünü şiirler kırıcı olsa gerek lakin hayır ben kahve içiyorum gündüz boyu gececi şair içimde bir kenarda uyumakta ve kaldırımlar bilir kaç kez okulu özlediğimi yine de bir duvar kenarına yazıyorum elimde izmaritten kalem “bu karga kar seviyor olsa gerek.” ve hayırdır efendim martıların şiir sevmesi, minik ayakçıklarla karalama yapar ama sor nedendir benim ellerim bir martı kadar büyük ve aklım bir ay kadar sönük?
hadi yüce şair bir şehri anlat bana buralarda duvarların konuşma eğilimi yoktur.
Comments