YAZILARI ARA
"" için bulunan 39 sonuç
- ZAMAN
Sanki toprak kokusu duyuyorum Uçuşan beyaz kelebekleri görüyorum Bir çocuk sesi geliyor uzaklardan Seni kalbimle düşlediğim zaman Sanki sarı bir sonbaharda dolanıyorum Akşamın son vapurunu selamlıyorum Bir mektup geliyor bilmediğim diyarlardan Seni gönlümle gördüğüm zaman Sanki anne huzuru hissediyorum Sarılı sigaramı son kez yudumluyorum Bir boğuk duman çıkıyor dudaklardan Seni aklımla sevdiğim zaman
- NASİHAT
Düştüğümde gözlerin tutsun istiyorum beni Adımızın arasında kaç harf varsa Birleşsinler bir gece vakti İnce bir iç acısı senide tutsun Ağlarken beni hatırlatsın tüm şehirler Ayakkabısı olmayan bir çocuk gördüğünde Çocukluğum gelsin gözünün önüne Ay'a benim için bak bir gece vakti Misafir edemem gönlümde seni Gönlüm ki ebedi yurdundur ezeli Bir yol yürüdüysek eğer Benden yana helaldir hakkı hakikati Diyeceğim cümle şudur ki Ezeli bir rekabetti aşk üzerinde evin Evin evim olmadı buda bana nasihatti..
- HER YER SUÇ MAHALLİ..
Mutlu olmak için bir gofret, yıldızlı bir pekiyi ve güven… Biz yetişkinler için ufak, çocuklar için hayatın anlamı, yaşam boyunca unutulamayan, kalplerde iz bırakan derin yaralar. Verilmeyen hediyeler, söylenmeyen aferinler, tutulmayan sözler… Aslında asıl istismar çocuklukta başlıyor, kişiliğimizin temellerinin atıldığı çocukluk hayatımızı farklı bir noktaya götürebiliyor. Sevgisizlik, şefkat yoksunluğu, anlaşılamama bir çocuğu sadece cinsel istismara değil bütün tehlikelere karşı açık bir hale getiriyor. İstismara uğrayan çocukların çoğunluğu duygusal yönden zayıf çocuklar oluyor, kendini ifade edemeyen, savunamayan çocuklar… Çocukluk dönemi, cinsel gelişimimizin ve bilgilenmenin henüz tamamlanmadığı bir süreç olduğundan ötürü, bu dönemde yaşanacak herhangi bir cinsel istismar eyleminin, özellikle de aile içinden kaynaklanması çocukta meydana gelebilecek zararı daha da ağırlaştırıyor. Duygusal ve davranışsal etkilere, korkuya, kızgınlığa yol açıyor, kişilik gelişiminde olumsuz etki yaratıyor. Bu nedenle çocukların, cinsel istismarı tanımlayabilme veyahut gösterebilme yeteneğinde olduklarına inanmamız bu gerçeği kavramamız gerekiyor. Çocukluk dönemindeki cinsel istismar çoğu zaman kimseye söylenmediği için fark edilinceye kadar çocuk tarafından gizleniliyor ya da özellikle tanıdık biri tarafından istismara uğrayan çocuk olayı bir oyun gibi kavrayabiliyor, bunun bir suç olduğunu anlayabilecek yaşa ve olgunluğa eriştiğinde de suçlu hissetmeye ve utanç duymaya başlıyor. Böyle hissetmelerinin asıl nedenler ise; kendilerine inanılmayacağını düşünmesi, istismarcının tehdidi, nasıl anlatacağını bilememesi gibi nedenler olabiliyor. Bundan ötürüdür ki biz çocuklarımıza hayır demeyi öğretmeliyiz, duygularını bizimle paylaşabilecekleri ‘’Güvenli’’ bir ortam yaratabilmeliyiz. Susmamalıyız.! Üç maymunu oynamamalıyız. İstismarı gördüğümüzde veya istismara uğradığımızda sessiz kalmak yerine geleceğin ruhsal ve kişilik bozukluğu olan bireylerine öncü olmamalı gerekeni yapmalıyız. Unutmamalıyız ki sessiz kalmak sadece istismara ortak olmak demektir. Biz bu suça ortak olmamalı, güçsüzlerin gücü, sesi çıkmayanların sesi olmalıyız..!
- KAYBETTİĞİM YOL
Yavaş yavaş kaybediyorum her şeyimi. Önce sen, sonra eşyalarım, Anılarım, hayallerim ve umutlarım. Hepsi bir bir kayıyor avucumdan, Karanlık bir sokakta çaresizce düşünüyorum hayatı. Şimdi anlıyorum ki vakit yaklaşıyor, Aranızdan ayrılma vaktim. Zamansız bir gidiş olacak biliyorum, Hem de hiç düşünmediğiniz bir zamanda. Kara toprakla huzura erecek ruhum Ve o zaman anlayacaksınız ki, Zaten karanlıklarda kaybolmuştum.
- Nü Wa'ya Mektup
Gökyüzünün gri yalnızlığına terk ediyorum kendimi Güneş hiç doğmuyor ve günler geçmiyor böylece Suskun Troya' nın gölgesine sığınıp Yüklüyorum yüreğime yalnızlık üzerine bildiklerimi Amaçsız ve kimsesiz ülkelerin sömürgesi oluyorum birden Uzak insanlar diyarına dikiyorum gözlerimi ve hep bekliyorum... Bir yıldız kayacak ya da bir aşk düşecek kalbime diye Bir gün bir öykünün kahramanı olurum güzel biten bir düş görürüm Kahkahalarımdan kulaklarım çınlar belki... Kim bilebildi ki bu dünyaya dair şeyleri Hem bilsem yine de yaşar mıydım sanki Atalarımı arıyorum ben Kızgın çöl belki Belki de batık bir yer altı kenti Beni bu dünyaya ait yapacak bir şey arıyorum ben Yalnız ama kimsesiz olmadığım bir zaman olmalı Bir geçmiş zaman hikayesi Bir kahramanlık, Onurlu bir ölüm Bir yitik kent serserisi Bir tarihi olmalı insanın Bir insan olmalıyım...
- PEKİ O ?
Soğuk bir kış gecesi, Heyecanla izliyorlar yağan karı, Düşlüyorlar beyaza bürünmüş sokakları. Huzur doluyor içleri, Seviyorlar gelinlik giyen çiçekleri. Peki O? Soğuk bir kış gecesi; Zar zor yakılmış ateşi, Tek derdi birazda olsa ısınmak. Yağan kar söndürmüş ateşi, Üzüntüyle izliyor beyaza bürünen yerleri. Artık derdi değil ısınmak, Sadece donmadan yaşamayı başarmak.
- SEVGİ NEYDİ?
Ne hissettirdi bana? Neler öğretirdi? Kavga etsek bile neden kalbimdeydi? Neden cevap bulamazdım onsuzluğa? Dayanamazdım gidişinin sonsuzluğuna. Onarmak mümkün müydü acaba? Affetmek olur muydu bir daha? Seven insanlar ayrılabilir miydi? Başka hayatlarda yaşayabilir miydi? Cesaret mi gerektirirdi sevgi, Yoksa merhamet mi? Harbiden bilmediğimiz şu sevgi neydi?
- USTALAR VE BEN
Ahmet Kaya ulaşamamış sokağına Neşet Ertaş dünyanın rengine kanmış Ben vurulmuşum bir sokağın başında Vurdukları yer değil yüreğim kanamış Pir Sultan Abdal inmiş aşk deryasına Aşık Veysel toprak olmuş dayanmış Ben boğulmuşum o deryanın kıyısında Toprak kokan cesedim musallaya dayanmış Barış Manço elveda demiş dostlarına Cem Karaca namus belasıyla can almış Ben sarılmışım son bir kez dostlarıma Babamdan miras bir namus bir de can kalmış
- SUSTURULMUŞ HAYATLAR
‘’Kadına yönelik şiddet’’ Ne yazık ki son yıllar da en çok duyduğumuz, şahit olduğumuz, dile getirdiğimiz, kanayan ama asla kabuk bağlamayan yaramız… ‘’Kadına yönelik şiddet’’, kadının fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar görmesiyle sonuçlanan acı çekmesine neden olan ister özel hayatında, ister toplum önünde meydana gelmiş olmasıyla cinsiyete dayanan her türlü şiddet anlamına gelir. İnsan doğası gereği şiddet uygulamaya müsait bir yapıya sahiptir evet, ancak kişi kendini korumak zorundaysa, hayati tehlikesi olduğunu hissederse buna başvurmalıdır. İşte asıl mesele tam da bu aslında. Şu an bulunduğumuz toplum yapısı içerisinde kişi, herhangi bir tehlikeye maruz kalmaksızın kendinde bu hakkı görebiliyor ve bunu gerçekleştirirken de ‘’Eşim’’, ‘’Annem’’, ‘’Kızım’’, ‘Kız Arkadaşım’’ adı altında kalıplara sığınıyor. İşte bu durum bize şunu düşündürmeli; evet ben bir ‘’Koca’’ olabilirim bir ‘’Oğul’’ olabilirim ben bir ‘’Baba’’ olabilirim ama her şeyden önce İNSAN olmalıyım, hayat bana yaşadığım süre zarfında bu sıfatları yüklemiş olabilir ancak bu sıfatların hiçbiri karşımdaki kişiye el kaldırabilme, onu psikolojik yönden, cinsel yönden hor görebilme hakkı tanımıyor, tanımamalı !!! Hep diyoruz ya hani eğitim, her şeyden önce eğitim..! İşte tam da bu durumda devreye giriyor, kişinin önem teşkil eden eğitim süreci kendi evinde, doğup büyüdüğü yerde başlıyor. Şiddet eğiliminin temeli ailede atılıyor. Şiddete maruz kalan çocuk ileriki yıllarda bunu yapabilme hakkını kendinde buluyor ve ne yazık ki bunu ‘’Güç’’ adı altında benimsiyor. Toplum içerisinde erkeğe ve kadına biçilen roller de şiddetin yaygınlaşmasına neden oluyor. Erkek kontrolcü, kadından sorumlu bir yapıda, kadın ise sessiz ve itaatkâr olarak biçimlendiriliyor. Kadın şiddet gördüğü zaman çevre uzlaştırıcı bir rol oynuyor. Aile yapısının önem teşkil etmesinden ötürü, gelip geçici bir durum olarak lanse ediliyor. Şiddet gören kadın, en yakınları da dahil olmak üzere çevredeki herkes tarafından affetmesi ve evine dönmesi konusunda bir nevi baskıya maruz kalıyor. Kısacası kadını bir insan olarak değil meta olarak görüyorlar ve herkesin de bu şekilde görmesini istiyorlar. Kadının yeri evidir diyen onu okutmayan, iş sahibi olmasını engelleyen aşırı sınırlamalar içerisinde bunaltan anne ve babalar da var tabii... Boşanmayı bir suçmuş, bir ayıpmış gibi gören, şiddete uğrayan kızlarının yanında olacakları yerde kızlarının kocalarıyla arayı bulup tekrar evine gönderenler… Yada oğlunun karısını dövmesine içten içe sevinen, kendisi nasıl şiddet gördüyse, ezildiyse aynısını gelininin de yaşamasına izin veren kayınvalideler ‘’Sözde hemcinslerimiz.’’ Anlayacağınız kadının şiddet görmesinde toplumun bütün fertleri az yada çok suçlu bazıları da suç ortağı… Bu sorunun yani ‘’Kadına yönelik şiddetin’’ önlenebilmesi için kafaların değişmesi gerekiyor. İnsanların bakış açılarını değiştirmesi gerekiyor bu da uzun vadede eğitimle mümkün olabilecekmiş gibi görünüyor. Biz kadınlar bu ihtimale inanmak, gerçekleşeceği günü görmek istiyoruz, şiddete maruz kalmamak, ölümle burun buruna gelmemek istiyoruz. Haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz!!!
- HİSSİYLE SOKAK
Dili yanmış sokaklar var ağlamaktan Gözyaşlarını silerken yanakları parçalanmış Bu sokaklar farklı diğer sokaklardan Bu sokaklarda şeytanlar melekleri taşlarmış Tozdan anılar öksürürmüş yaşlı sarı sokak lambaları Altında yığın yığın toplanan gölgelerden cesetler varmış Katledilmiş bu sokaklara giren insanların umutları Tüm olanları gökyüzünde acıyla izleyen yıldızlar yazarmış Bir çocuk ağlamasıyla kanla yıkanırmış bu sokaklar Bir çocuk öfkesiyle ölü dolarmış bu bu sokaklar Bir çocuk isyanıyla var olurmuş bu sokaklar Bir çocuk kahkahasıyla temizlenirmiş hayatlar
- KARANLIK ÇÖKTÜĞÜNDE
Yorgun düşmüş bir beden Nasır tutmuş elleri Çalışmış hırpalanmış Kıpkırmızıdır gözleri Bakar umut dolu yarına Devam eder hayatı Bekler heyecanla sabahı Karanlık çöktüğünde Düşünür dertlenir Üzülür ağlar Her gece hayatını sorgular Umutlu çaresizliklerle yaşar İçinde kopsa da fırtına Eksilmez yüzünden tebessüm Bekler heyecanla sabahı Karanlık çöktüğünde Beklemekle geçer hayatı Ağarana kadar saçları Ölüm alana dek canını Sadece heyecanla bekler sabahı Karanlık çöktüğünde
- AMBALE
İçimi dökmekten vazgeçtim Yalnızlığı kucaklıyorum sanki Bir yaprak hafifliğiyle düşüyorum Salına salına yavaş yavaş Dallarım artık gölge yapmaz Ağacım bir meyve dahi vermez Güneşin doğuşu zulümdür artık Kalsın bedenim karanlıkta Ayaklarım artık adım atmıyor Yüreğim artık çarpmıyor Ruhum ise dövüşmüyor hayatla Ruhsuz bir bedende Gidiyorum sonsuzluğa